Bu hafta Trabzonspor-Fenerbahçe maçına ve Ali Şansalan'a özel bir parantez açmak istiyorum. Trabzonspor'un iyi bir kadrosu var. Ama bu kadro sanki PSG kadrosuymuş gibi çok şişiriliyor. Kadrolar, kaliteli oyuncular tabii çok önemlidir.

Ama sistemler artık çok daha önemlidir. Abdullah Avcı'nın Trabzonspor'da nasıl bir sistem oynatmaya çalıştığını çözmek için en az 3 maç izlemek lazım. Çünkü her maçta başka bir sistemle oynayabiliyor. Bu durum da kafasında henüz mevcut kadroya uygun bir sistem olmadığını gösteriyor. Sadece ileri hattındaki hücum oyuncularının parlaklığı ve Bakasetas'ın son dönemlerdeki yükselen formu Trabzonspor'a karşı bir övgü kampanyasına dönüyor.

Fenerbahçe'de ise bir sistem var. Pereira, nasıl bir sistemle oynamak istediğini çok iyi biliyor. Hücum hattında kim oynarsa oynasın Fenerbahçe'de rayında gitmeye başlayan bir sistem görüyoruz. Özellikle defansta Kim ve Szalai'nin öncülüğünü yaptığı muhteşem bir blok var.

Bu blok takımın boyunu kısaltmak için sürekli kısa toplarla ileri çıkıyorlar. Zaman zaman Szalai uzun toplarla takımı ileri çıkarıp ileride baskı kurmaya çalışıyor. Bütün bunlar o kadar çok antrenmanlarda çalışılmış ki herkes ne yapması gerektiğini biliyor. Sistem böyle olunca Ferdi de ön plana çıkıyor. Osayi de işini yapıyor.

Geriye sadece değerlendirmek kalıyor. O da forvet hattının becerisine bağlı. Valencia oynadığı zaman hücum hattı daha etkili ataklar geliştirebiliyor. Forvet hattına Mesut da dahil olabilirse Fenerbahçe bu ligde çok daha avantajlı bir duruma geçer. Ben, Pereira'nın sistemi, Kim, Gustavo, Mesut ve Valencia üzerine kurduğunu düşünüyorum. Bu halatı tutanlar bulundukları mevkileri iyi koordine edebilirse zaten Fenerbahçe sonucu alıyor.

Bir de kimsenin dile getirmediği ama bana göre Pereira'nın da rahatsız olduğu bir mevki var. O da kale. Sürekli olarak topla çıkmaya çalışan bir takımda ayakları iyi olmayan bir Altay, Fenerbahçe'yi yoruyor. Sadece yormakla da kalmıyor. Attığı uzun toplarla rakibin kontrataklar yapmasına neden olabiliyor. Altay'ın ya ayağını geliştirmesi lazım ya da kendisine başka bir takım bulması lazım. Kalecide reflex ve kurtarış artık öncelikli konu değil. Her kalecinin zaten bunları yapması lazım. Kaleci de artık öne çıkan özellik; oyunu ne kadar kurduğu ve ne kadar akan oyunun içinde yer aldığıdır.

Altay, akan oyunun içinde pek yer almıyor. Sadece Fenerbahçe kötü oynadığı zamanlarda çok fazla kurtarış yaparak ön plana çıkıyor. Bu tür maçların da büyük bir bölümünü zaten kaybediyorsunuz. Ama ayakları iyi bir kaleci olsa zaten rakibin o pozisyonları bulması için gerekli koşullar oluşmaz. Topla çıkarsanız rakip geri çekilmek zorunda kalır. Bu durum rakibin kaleden uzaklaşması anlamına gelir.

Ama sadece bu da değil. Kendi takımını birbirine yakınlaştırırsın. Cruyf'un bir sözü var. Çok önemsediğim ve mutlaka başucuna konulması gereken bir söz.

“Top sizdeyken alanları genişleteceksiniz, top rakipteyken alanları daraltacaksınız. İşte saha içinde yapmanız gereken tek şey bu” der efsane Cruyf. Bu sistemdeki en önemli oyuncu ise kalecilerdir. Sürekli uzun top oynayan bir kaleciniz varsa saha içerisinde sürekli ileri geri koşmaktan başka bir şey yapmazsınız.

Pereira'nın da Altay'dan rahatsız olduğunu ama bu durumu mevcut koşullar nedeniyle çok dillendirmediğini düşünüyorum. Devre arasında Fenerbahçe ayağı iyi olan bir kaleci arayışına girerse kimse şaşırmasın.

Gelelim maçın hakemi Ali Şansalan'a. Bence Ali Şansalan, birilerinin torpiliyle hakem olmuş biridir. Türkiye dışında hiçbir yerde de hakemlik yapamaz. Futbolun temel kurallarını bilmiyor. Saha içerisinde nerede duracağını bilmiyor. Oyuncular arasındaki bir tartışmada nasıl ve nerede duracağını bilmiyor. Bunları kendisin davranışlarından söylüyorum. Hangi faulü verdi veya vermedi meselesi değil bu.

Bu dediğim psikoloji ve davranış ile ilgilidir. Hakemlik eğitimlerinde ilk olarak hakemlere saha içerisinde nasıl duracağı ve futbolcularla nasıl diyalog kuracağı anlatılır. Neyin faul veya ofsayt olduğunu hakem değil zaten televizyon başında maç izleyen herkesin bildiği bir konudur. Neyin faul olup olmadığı zaten kural kitaplarında yazıyor. Eğer okuma yazması varsa bu kuralları bilir. Saha içinde bu kuralları uygulaması çok zor değildir.

Ha eğer bu kuralları uygulamıyorsa o zaman onun hakemliği tartışılır. Bu bölümü geçelim. En azından şimdilik tartışmayalım. Size başka bir tartışma konusu açayım. Önce birkaç örnek vereyim sonra tartışalım. Trabzonspor ile Fenerbahçe arasında oynanan maçın ilk 10 dakikasında bu hakemin art niyetli olduğunu arkadaşlarıma söyledim.

Neden? Çünkü hakemin Fenerbahçeli oyunculara yönelik mimikleri ve vücut dili korkunçtu. Fenerbahçeli oyuncuları uyarırken davranışları ile Trabzonsporlu oyuncuları uyarırken davranışları arasında koca bir uçurum vardı. Fenerbahçe'den kaptan Gustavo ile Nwakaeme hakeme itiraz ediyor. Gustavo elleri arkasında itiraz etti ve sarı kart gördü. Nwakaeme ise parmaklarını hakemin gözüne soka soka sert bir şekilde itiraz etti.

Ama hakem Trabzonsporlu oyuncuya bakmadı bile. Sonra Trabzonspor gol attı ve Bakasetas gidip reklam panolarını tekmeledi. Ama orada da sarı kart vermedi. Bu da yetmedi maçın sonlarına doğru penaltı pozisyonu için VAR'a gitti Şansalan.

Ama o da ne? Trabzonspor kalecisi Uğurcan orta sahaya kadar gelmiş ve VAR sisteminin yanında hakemle konuşuyordu. Hakem ise sadece Uğurcan'ı uyarmakla yetindi. Trabzonsporlu oyuncu ile Fenerbahçe bir oyuncu arasında tartışma yaşanıyor. Ali Şansalan gidip iki oyuncunun arasına giriyor ve sokak kavgasını ayırmaya çalışan abiler gibi omuzları ile tartışmayı ayırmaya çalıştı.

Bunların hepsi futbol oyun kuralları içinde var olan durumlar değil. Bunlar insani ve liyakat meselesidir. Bu Ali Şansalan hem iyi bir hakem değil hem de iyi bir insan olup olmadığı sorgulanır bence. Adil olmayan bir kişi iyi bir insan değildir.

Çünkü onun dışında bir insanın iyi bir insan olup olmadığına dair bir değerlendirme kriterimiz olmaz. Bu hakem davranışları ile art niyeti ile maçı Fenerbahçe'den alıp Trabzonspor'a verdi.

İstediğimiz kadar sistemleri konuşalım. Böyle bir hakem çıkıp sistemlere savaş açabiliyor. Bu hakemi bu maçlara atayan MHK'nin çok ciddi sorgulanması lazım. Bu TFF'nin çok ciddi sorgulanması lazım.

Bu kişilerin hakem olması için kaç tane çocuğun hakkı yendi bunların sorgulanması lazım. Ama eğer bunlar sorgulanmazsa Türkiye futbolu 100 yıl geriden oynanmaya devam eder. MHK zaman zaman radikal kararlar alabiliyor.

Örneğin geçtiğimiz sene Beşiktaş'ın bir maçından sonra Sergen Yalçın basın toplantısında çok sert eleştirdiği için Halil Umut Meler, Beşiktaş'ın bir sonraki maçına da verilmişti. Şimdi Fenerbahçeliler ve Ali Koç, Şansalan'ı yerden yere vurdu. Bakalım MHK Fenerbahçe'nin bu haftaki maçına da Ali Şansalan'ı verecek mi? Sadece sorularım bunlarla da sınırlı değil.

1- Ali Koç bu kadar sert açıklamalarından sonra kaç maç ceza alacak?

2-Fenerbahçeli Osayi Samuel, maçtan sonra sosyal medya hesabından hakemlere küfreden görsel paylaştı. Osayi Samuel'e ne kadar ceza verilecek? Çünkü benzer durumda Arda Turan'a ceza verilmişti.

3- Ali Şansalan bundan sonra Fenerbahçe'nin maçına veya ligde herhangi bir maça verilecek mi?

4- Bir Galatasaray maçından sonra Galatasaraylıların hakem itirazları sorulan Ali Koç, "Hakemler de insandır hata yapabilir" demişti. Şimdi ne değişti.

5- Türkiye'de bütün kulüpler birleşip MHK'nin yapısını değiştirebilecek mi?

6- Son dönemlerde çok tartışılan yabancı hakem Türkiye'deki maçlara gelecek mi?

Umarım bu sorulara birileri cevap verir. Ha cevap vermeseler de aslında ben cevabı biliyorum. Sizler de cevabı biliyorsunuz. Sadece onlar ne diyecek diye soruyoruz işte.