Yeşil Sol Parti adayları içerisinden belki de en çok dikkati çeken ve tartışılan iki aday oldu. Bu iki adayın ne Kürt politik hareketiyle yakın ideolojik ve politik bir yakınlığı var ne de toplumsal bir karşılığı bulunuyor. Peki Cemal ve Çandar neden aday gösterildiler.
Kürt hareketi bu iki adayın politik duruşunu ve devletle olan ilişkilerin düzeyini bilmiyor değiller. Kürt sorunun çözümüne yönelik bir kısım pozitif öneriler ve değerlendirmeler yapmalarına rağmen aynı zamanda Kürt politik hareketini 'terör ve terörist' kapsamında değerlendirdikleri biliniyor. Ayrıca bir dönem Gülen cemaatinin politikalarını angaje olduklarını, anayasa referandumundan 'yetmez ama evet' politikasını izledikleri ve bunun dönemsel olarak doğru olduğunu çok açık bir şekilde ifade etmektedirler.
Bu iki adayın bir başka ortak özelliği de AK Parti yani Erdoğan tarafında yürütülen çözüm sürecini desteklemiş olmalarıdır. Bugünkü politik süreçte bu iki ismin ön plana çıkartılması, Kürt sorunun çözümünde atılacak adımlara bağlı olarak devletle olan bağları ve uluslararası ilişkilerdeki rolleri ile ilişkili olduğu söyleniyor.
Eğer Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı olur ve parlamentoda muhalefet Yeşil Sol Parti ile birlikte çoğunluğu elde ederse, yeni bir çözüm masasının kurulacağı ve yeni aktörlerin devreye gireceği hesaplanmaktadır.
Dolmabahçe sürecinin aktörleri olarak bilinen Pervin Buldan, Sırrı Süreyya Önder ve yakın dönemde cezaevine tahliye olan İdris Baluken ile Cengiz Çandar ve Hasan Cemal'in birlikte yeni dönemin 'Yeni Çözüm Heyeti'nin temsilcileri olacağı konuşulmaktadır.
Cengiz Çandar'ın HDP bileşenlerini 'dekorasyona' benzetmesi
Çandar herkesin anlayabileceği dilde ve açıklıkta görüşünü ifade etti: ‘HDP seçmenin sosyolojik temeli Kürtlerden oluşuyor. Demokratik-Sosyalist Hareketinin burada ciddiye alınabilecek bir gücü söz konusu değildir Bunlar geçmişte HDP’de bugün Yeşil Sol Parti’de sadece ‘süs biberi’ olarak bulunmaktadırlar.
Hatta kendisinin ve Hasan Cemal'in çok da etkili bir gücü olduğunu, Kürt politik hareketiyle çok daha yakın bağları bulunduğunu ima etmektedir. Kendilerinin aday olmadığını, bir misyon üstlendiklerini ve adaylık önerisini bu gerekçeyle kabul ettiklerini belirtti. Satır aralarında Hasan Cemal ile sürekli istişare halinde oldukları anlaşılıyor. Aslında açıktan söylenmese de adaylık süreçleri birkaç ay önceden hazırlandığı anlaşılıyor.
Cengiz Çandar'ın verdiği mesaj: Önümüzdeki süreçte olası bir çözüm süreci gündeme geldiğinde HDP bileşenlerinin ciddi alınabilir bir etkisi olmayacaktır, itirazları hesaba kattırmayacaktır belirleyici olan kendisinin ve Hasan Cemal'in olacağı iddiasıdır. Böylelikle Hasan Cemal ve Cengiz Çandar üzerinden yapılan itirazların hiçbir öneminin olmadığını belirtiyor.
Öcalan bu süreci biliyor mu?
Akla gelen önemli sorunlardan bir tanesi de Öcalan'ın bu süreci ne kadar bilip-bilmediğiyle ve onay verip-vermediğiyle ilişkilidir.
AK Parti iktidarının İmralı yani Öcalan ile görüştüğü ve henüz ortak bir zemin de buluşmadıkları kamuoyuna yansımış durumda. Mevcut görüşmelerin devam ettiği seçime bir hafta kalaya kadar bir uzlaşı noktasının oluşturabileceğine dair tahmini bilgiler ve yorumlar yapılmaktadır. Ancak görünen tablo Öcalan'ın ile AK Parti arasında sorunun politik çözümüne ilişkin henüz ortak bir buluşma noktasının oluşmadığı yönündedir. Önümüzdeki 3 haftalık süreçte bu noktada sürpriz gelişmelerin olabileceğini söylemek yanlış olmayacaktır. Bu nedenle yeni döneme ilişkin yapılan hazırlıkta Öcalan'ın ne kadar bilgi sahibi olduğuna veya onay verdiğine dair kamuoyuna yansımış bir bilgi yok. Örneğin son dakika gelişmesi olarak, Hasan Cemal ve Cengiz Çandar adaya götürülürler mi?
Yeşil Sol Parti seçmeni ne diyor?
Hiç şüphesiz ki bütün partilerde olduğu gibi Yeşil Sol Partinin seçmeni de aday listelerine yönelik eleştirilerini yaptı. Bu çok doğal ve anlaşılabilir bir durumdur. Özellikle iller bazında temsiliyetin az olduğu, daha çok dışarıda atamaların yapıldığı, bunun da seçmen davranışını kısmen de olsa etkileyeceği belirtiliyor. Bütün bu eleştiriler yapılmakla birlikte seçmenin genel eğiliminin Yeşil Sol Parti olma konusunda bir kararlılık gösterdiği kamuoyu yoklamalarda anlaşılmaktadır.
Hasan Cemal ve Cengiz Çandar gibi dönemsel politik ihtiyaçlar dikkate alınarak aday gösterilenler çok daha fazla eleştiri konusu yapıldı. Bunların geçmişte Kürt Politik Hareketlerine yönelik yaptığı değerlendirmeler, internet üzerinden bulup okumak pekala mümkün. Doğal olarak geçmişe dair Kürt Hareketine yönelik yapılan ithamları konusunda herhangi bir öz eleştiri yapmadan, böyle bir sürece dahil olmaları güven konusunda bir sorun yarattığı görülüyor ya da görülmesi gerekir. Güvensizlik yaratan temel sorunların, seçimin önemi nedeniyle seçmen algısı bakımından ikinci plana atılmış olması meseleyi ortadan kaldırmıyor.
Sorunun çözümünde muhataplar
Kürt sorunun demokratik siyaset içerisinde parlamentoda Yeşil Sol Parti'nin muhatap alınarak çözümüne ilişkin atılacak adımlar hiç şüphesiz ki çok değerli olacaktır. Çözümün parlamentoda tartışılarak ilerletilmesi ön plana çıkarken İmralı ve Kandil'in devre dışı bırakılarak yürütülemeyeceği de politik bir realiteyi oluşturuyor.
Demirtaş’ın eğer seçimleri muhalefet kazandığı takdirde 14 Mayıs 2023 tarihinden itibaren 'PKK'nin Türkiye'ye karşı silah bırakması konusunda gerekli çabayı göstereceğiz' değerlendirmesi sorunun muhatapları olmadan çözülemeyeceğinin bir mesajıdır.
Kürt sorunun çözümündeki politik planlamanın tamamı 14 Mayıs 2023 akşamı, seçimin kimin kazanacağı ile ilişkilidir. Muhalefet hem cumhurbaşkanlığı seçimlerini hem de parlamento seçimlerini kazanırsa, bu politik tablonun uygulanabilir koşullarının ortaya çıkması mümkündür.
Peki, Erdoğan cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanırsa nasıl bir politik hamle yapılacaktır. Çandar ve Cemal gibi rol biçilen aktörler nasıl bir misyon üstleneceklerdir. Bu sorunun cevabı oldukça önemlidir. Çünkü Kürt sorunun çözümü tek yönlü sadece iktidarın kaybetmesi üzerine kurulan bir politikayla olmaz. Erdoğan’ın kazanması durumunda nasıl bir politika belirlenecek?
Bu sorunun cevabını şimdiden verilmeli.