Seçimlere bir aydan daha az bir süre kaldı, Politik rekabet ve çatışma giderek artıyor.  Özellikle önümüzdeki iki haftada ciddi gelişmelerin yaşanacağına dair yapılan yorum ve analizlerin dikkate alınmasından yarar var. Bu kısa zaman dilimi içerisinde özellikle iktidar kadrolarının özel yaşamlarına dair ileri sürülen iddialar çok daha fazla konuşmaya başlanacak. 

Peker’in sarsıcı etkisi

Sedat Peker'in devletin iç dinamiklerindeki rolünün tasfiyesini yönelik başlatılan sürece karşı Peker'in tersten karşı hamleleri başlatmıştı. Birleşik Arap Emirlikleri’ne yerleşen Peker'in yayınladığı videolar, iktidarın iç dinamiklerini önem ölçüde sarstı ve toplumda bir sorgulanma süreci başladı. AK Parti'nin Bakanları ve Yönetici Kadroları dahil olmak üzere yapılan çok yönlü açıklamalar ve ileri sürülen iddialar, iktidarın prestijini sarsmaya ve toplum, Erdoğan dahil AK Parti'yi sorgulamaya başladı.

Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere AK Parti, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin finansörü olarak gördükleri ve bir dönem hain ilan ettikleri Birleşik Arap Emirlikleri ile hızlı bir şekilde yeniden diplomatik ve politik ilişki kurarak açıktan geri adım attı. Özellikle Peker'in susturulması noktasında ‘ricalar’ karşılık buldu. Birleşik Arap Emirlikleri, Peker'i Türkiye'ye iade etmedi ancak buna karşılık olarak Peker’in hükümete karşı başlattığı video saldırıları durduruldu. Aynı şekilde Peker'in Twitter, Facebook Instagram gibi sosyal medya araçlarının kullanılması da fiilen yasaklandı. 

Peker, açıklamalarını devam ettirebilmiş olsaydı iktidar için çok zorlu bir süreç başlayacaktı. Yaptığı kısmi açıklamalarla dahi iktidar kadroları prestij kaybetmeye başladı. Rüşvet, yolsuzluklara ilişkin iddialar kamuoyu tarafında tartışılır hale geldi. Peker'in yaptığı her açıklamaların bir karşılığının bulunduğunun somut ifadesi twitter'daki görüntüleme sayısının 100 milyonu geçmesidir. Aynı şekilde kamuoyu araştırmalarında, Peker’in ileri sürdüğü iddiaların inandırıcılığının oldukça yüksek olduğu görüldü. 

Peker, açıktan kendisini devlet ilişkilerinde dışlayan, fiziki tasfiyesi için bir kısım hamleler yapan iktidar merkezli güce karşı başlattığı savaş, hiç şüphesiz ki onun sadece bireysel çabası değil esasen arkasından devletin güçlü bir kanadının bulunmasıydı. 

Peker'in seçimlere 2 ay kala yapacağı açıklamalarla AK Parti iktidarını çok ciddi oranda sarsacağını hatta iktidarı kaybetmesine yol açabilecek bilgileri kamuoyuna sunacağı söylemesi başta Erdoğan olmak üzere AK Parti'yi ciddi oranda tedirgin etti. 

Taraflar arasında yapılan görüşmelerde; AKP- Birleşik Arap Emirlikleri ve Peker arasında bir denge oluştu; BAE, Peker'i Türkiye'ye iade etmedi ama buna karşılık Peker’i sosyal medyada tamamen izole etti. 

Sedat Peker yerine Muhammed Yakut

Peker, seçimler yaklaşırken kendi misyonunu oynamadan olası iktidar değişiminde dahi Türkiye'ye gelip yeni bir rol almaya çalışması oldukça zor. Peker’i destekleyenler de bu gerçeğin farkında olup yeni bir hamle yapmaya karar verdiler. Dün Peker’i ön plana çıkartan  güç bugün Muhammed Yakut üzerinden aynı hamleyi devam ettirme  kararı aldı.

Muhammed Yakut,  anlattıklarında ortaya çıkan şu; her ne kadar tahsilat işi yapmış gibi görünse de arka planda devletin kirli ilişkilerinde kullanılan bir kişilik olduğu anlaşılıyor. Devletin derin ilişkilerinin ayak işlerinde kullanılan bir tetikçi özelliğine sahip olduğunu söylemek yanlış olmaz. Kendisine daha çok çıkarsız bir kabadayı görüntüsü vermekle birlikte, devletin kirli ilişkilerinin tetikçiliğini yaptığını söylemek yanlış bir değerlendirme olmaz.

Yakut, Peker’i taklit ediyor

Birçok kez cezaevine girip çıkan Muhammed Yakut'un aktarmaya başladıkları, Peker'in söylediklerinin bir başka versiyonunu oluşturuyor. Yakut kendisini daha çok Peker'in bir kopyacısı gibi konumlandırmaktadır. Tarzı, üslubu ve metodoloji ile Peker'in 'fakir' halidir.
 
 Peker açıklamalarını lüks bir odada ve modern araçları kullanarak yapıyordu. Yakut ise oldukça sade bir masada açıklamalarını yapıyor. Peker kelimeleri ve kavramları çok dikkatli kullanarak seçiyordu. Yakut ise çok kez kontörlü kaybediyor, argo konuşuyor, küfür ediyor. Peker sık sık ne kadar çok kitap okuduğuna dikkat çekerek entelektüel düzeyini yansıtmaya çalışırken, Yakut ise tersine kendisini Diyarbakırlı bir ‘cahil’ olarak yansıtıyor. 
 
Peker-Yakut benzerlikleri

Her ikisi de bir kararlılık gösterisi var. Girdikleri bu yoldan vazgeçmeyeceklerini, içinde ölüm olsa dahi açıklamalara devam edeceklerini, bu iktidar ve kadroları ile hesaplaşacaklarını söylüyor. İlginç bir benzerlik de Peker, polislerin evine girerek mahrem olarak gördüğü yatak odasına baktıklarını iki tane küçük kız çocuğuna silah çektiklerini yani bunu kişisel bir gurur meselesinden yola çıkarak başlattığını söylemişti. Yakut da benzer bir durumda, evlerin basıldığını, eşine ve çocuklarına hakaret edildiğini aynı zamanda Fenerbahçe eski Yönetim Kurulu üyesi, devlette en çok ihale alan 5 inşaat şirketinden birinin sahibi ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a en yakın birkaç kişiden biri olarak bilinen Nihat Özdemir’in kendisini batırdığını belirtiyor. Her ikisi de sorunu önce kişisel bir konu olarak ele alıp sonra iktidara karşı açık bir saldırıya dönüştürüyor.

Diğer bir ortak özellikleri de yaptığı açıklamalar üzerinden muhatap aldıkları kişilere, 'sakın inkar etmeyin yalan demeyin aksi takdirde bütün belgeleri açıklarım’ tehditleridir. Dün Peker bugün Yakut ileri sürdükleri iddiaların bir kısım özel ayrıntılarını vererek olaylara kadar hâkim oldukları mesajını veriyor. Konuşmaların içerisinde bazen elindeki belgeleri sunarak sözü edilen kişileri psikolojik olarak etki altına almaya çalışıyorlar. Örneğin Londra’da Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na ait olduğunu iddia ettiği evin adresini ve krokisini açıklıyor. Böylelikle bütün bilgilere sahip olduklarına dair taraflara mesajını vererek itiraz etmemelerini ya da yalanlamamalarını sağlamaya çalışıyor. 

Peker üzerinden açıklanamayanlar Yakut üzerinden açıklanıyor

Burada yine aktör ikisi olup aralarında çok net bir iletişimin olduğu anlaşılıyor. Yakut, Peker ile arkadaş olduklarını çocuklarının aynı okula gittiğini ve yakın dönemde birkaç kez telefonla görüştüğünü açıkladı. Peker'in yerine avukatı konuşarak Yakut ile Peker arasındaki ilişkiyi doğruladı.

Peker'in açıkladığı konular, üzerinde durduğu isimler, şirketler, şirketler arasındaki ilişkiler, bireyin şirketlerdeki rolleri ve belli başlı kişilerin özel yaşamlarına dair yorumlar Yakut'un açıklamış olduğu bilgilerle birebir örtüşmektedir. 

Her ikisinin yaptığı açıklamalarda özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yakın olan kişilerin olması bir tesadüfi olmayıp oynanan oyunun en önemli kuralını oluşturuyor.  İkisi de iktidarın bakanları dahil üstteki kadrolarının kişisel yaşamlarına ilişkin bazen doğrudan bazen dolaylı yaptığı açıklamalar esasen Erdoğan'ı hedefleme, onu kıskaca alma planıdır.

Peker, Erdoğan’ı doğrudan hedeflemedi ama helalleşme kaseti çekeceğini söylemişti.  Yakut da Erdoğan'ı doğrudan karşına almadan Emine Erdoğan, Bilal Erdoğan, Beraat Albayrak gibi isimleri kullanarak aslında Erdoğan'ın prestijini sarsmaya ve bütün olumsuzlukların muhatabı olduğunu anlatmaya anlaşılıyor.
  
İktidar ne yapabilir?

Peker bir biçimiyle Yakut üzerinden kendi iddialarını yeniden gündemleştirerek görevini de tamamlamış oluyor. İktidar, Peker’in sesini keserek bu süreci atlattığını hesaplarken Yakut denen kişinin açıklamaları ile hesap yeniden açıldı. Hem devlet kurumlarında yaşanan ve değiştirilmesi son derece zor olan rüşvet ve yolsuzluklar gibi yozlaşmış çarpık ilişkilerin deşifre edilmesi hem de bakanların ve bürokratların içerisinde yer aldığı bir kısım insanların özel yaşamlarının kamuoyuna yansıtılması doğal olarak seçim sürecinde olduğumuz bu döneminde AK Parti'yi olumsuz yönde etkileyeceği anlaşılıyor. Seçimler nedeniyle bakanların, bürokratların sahada olduğu bir zamanda çeşitli bakanlara ilişkin iddiaların sokaklarda konuşulmaya başlanması ya da doğrudan soru olarak sorulması iktidar için bir dezavantaj olacaktır. 
 
İktidar öncelikli olarak mahkeme kararları ile yapılan açıklamaları sosyal medyada kaldırmaya çalışıyor. Belki de en önemlisi Yakut'un yerini tespit ederek ilgili devletler üzerinden bir baskı oluşturup susturmaya çalışacaktır. Bir başka hususta çeşitli insanlar aracılığıyla Yakut ile ilişki kurup uzlaşmanın yolunu arayacaktır. Çünkü Yakut her olayı ilişkin bir kısım ipuçları sunuyor ve daha sonraki bir videodan açıklayacağım diyor. Böylelikle elinde bilgi olduğunu ama bütünüyle açıklamadığını mesajını iktidara veriyor. Bu da iktidarda doğal olarak bir tedirginlik yaratıyor.


İktidar ilk yanlış hamlesini yaptı. Muhammed Yakut ile röportaj yapan Serdar Akınan'ı gözaltına altına alarak dikkatleri kendi üzerine çekti. Böylelikle gazetecinin bilgi alma ve haber yapma özgürlüğünün kısıtlanması olarak tartışılmaya başlandı.  Aynı zamanda, toplumda iktidarın bu açıklamadan korktuğu ve engellemeye çalıştığı izlenimi oluşmaya başladı.

İkinci yanlış hamle Sedat Peker, AKP'li bir milletvekiline ayda 11.000 dolar verdiğini iddia etmiş ve İçişleri Bakanı Soylu da bu kişinin Metin Küllük olduğu kamuoyuna açıklamıştı. İlginç olan ise böyle kritik zamanlarda Külünk’ün yeniden piyasaya çıkmasıdır. Muhammed Yakut, yaptığı yeni bir açıklamayla: 'Metin Külünk'ün kendisini aradığını paylaşımlara son vermesi gerektiğini ve anlaşabileceklerini' belirtmiş. Anlaşılan iktidar seçim sürecinde bu tür açıklamaların kendilerine zarar verebileceğini düşünerek bir telaşa düşmüş.   Yakut’un yaptığı açıklamaların etkili olabileceğini düşünerek hem yargıyı harekete geçiriyor hem de etkili olabilecek bireyleri aracı yaparak uzlaşma yolunu arıyor.
 
Peker gibi Yakut'un yaptığı açıklamaları dikkate alındığında, olası pazarlıklara kapıyı kapatmış görünüyor. Hatta 'geri adım atarsam namusum sokakta olsun' gibi son derece ciddi bir iddialı cümleler kurdu.

Muhalefet bu iddiaları ne yapmalı?

Bu iddiaların sıklıkla tekrarlanıp somut bir delile dayanmadan konuşulması aşamalı olarak iktidara yarayabilir. Böylelikle sürekli tartışması gereken sıklıkla tartışılması ekonomi kriz, enflasyon, işsizlik, sağlık, eğitim, demokrasi gibi temel problemlerini ikinci plana düşebilir. Bu nedenle muhalefet, toplumun temel sorunları üzerinde yoğunlaşmalı ancak söz konusu ileri sürülen iddiaların araştırılması için zamanına ve yerine göre açıklamalar yapmalıdır. 

Sosyal medya ortamlarında bu konuların çok kapsamlı konuşulacağı tahmin ediliyor. Doğal olarak sorunun muhatapları daha çok tedirgin olacaklar ve zaman zaman bu iddialara ilişkin sorularla karşı karşıya kalacaklardır.  

Sonuç: İleri sürülen bu iddiaların ne kadar doğru olduğu bir yana esasen devletin ne kadar yozlaştığının, çürüdüğünün görülmesi bakımından önemli iddialardır. Bunların açığa çıkartılması ve gerçek durumun öğrenilmesi için mevcut iktidarın gitmesi zorunlu hale geldi. Bu nedenle 14 Mayıs 2023 günü tarihi bir öneme sahiptir.